Sevilmez mi?
Share
Medeniyetlerin doğumundan beridir süregelen bir sorundur hastalıklar. Daha da derinlere indiğimizde incelenen fosiller hastalıkların insandan öncesine dayandığını göstermektedir. Bir bakıma hastalıkların gelişme evresi, insanlığın varlığından öncesine dayanır. Bu da hastalıkların sonuçlarının, beklenenden daha da zor atlatılacağını göstermiştir. Böylelikle tarih, yeni bir sayfa açmış; cümle başına ise hastalıklarla ilgilenecek bir meslek ile başlamıştır. Sağlık alanında başvurulanlar, tarih sayfalarında ilk olarak mistik inançlar çevresinde gelişen kitlelere ev sahipliği yapacaktır. Birçoğu sihir, büyü vb. etkileşimlerle tedaviye başlasa da, zaman içerisinde bu tedavilere bitkiler de eklenecektir. Uzun yüzyıllar bu meslek böyle süre gelecek ve bu kişilerin insanların gözündeki değeri gün geçtikçe artacaktır... Bu meslek o kadar yetkin olacaktır ki, karşısında olan insanın yaşam veya ölüm hakkını seçecektir.
Sağlık alanındaki tüm yetkileri barındıran kişinin mesleki ayrımı ilk kez İzmir Bergama doğumlu Galen ile olacaktır. Bir rivayete göre Galen, babasının rüyasında Sağlık Tanrısı Asklepios tarafından oğlunun tıp eğitimi almasını söylemesi üzerine tıp eğitimine yönlendirilecektir. Hekimlik mesleğini edinen Galen, sonrasında Gladyatör Hekimi olarak devam edecektir. Hekimlik çalışmalarının yanında yaptığı ve kullandığı ilaç tertipleri ile tanınacak, kendi hazırladığı Müshil tertipleri ve Tiryak Formülü meşhur olacaktır. Galen zaman içerisinde kullandığı ilaç tertiplerini kendi hazırladığı için Hekimliğinin yanı sıra bir Eczacı olarak kabul edilecektir. Yaklaşık beş yüz kadar bitkisel, hayvansal ve mineral drogun tarifi ve etkileri kendisi tarafından belirlenip günümüze ulaşacaktır. Böylelikle tarihe Eczacılığın Babası Galen olarak geçecektir.
Yıllar yılları kovalayacak, tarih günümüzü gösterecektir. Her ne kadar satırlarımı şuan okuduğunuz andan önce yazmış olsam da, satırlarım yazdığım andan itibaren geçerliliğini koruyacaktır. Tıpkı bahsi geçen meslek; Eczacılık gibi..
Hepimizin hayatında en az bir kez yolu kesişmiştir Eczacıyla. Birçoğumuz eczanesinden hatırlar kendi mahallesindeki. Kimimizin evde kimse olmayınca okul dönüşü bir sığınağı olmuştur eczaneleri. Güler yüzü ve beyaz önlüğüyle karşımıza çıksa da, daha birçok yerde görmek mümkündür onları. İlaç fabrikalarında ilaç keşfeden ve geliştirenlerden, beyaz önlükleriyle bilim adamı sıfatlarıyla.. Kimisi ise hastanelerde bir Klinik Eczacı olarak.. Eskiler esnaf gibi sıcak görür, kimisi ise sürdüğü makyaj malzemesinin üretiminde görür onları. Herkesin yüzüne çarpar anıları teker teker onları görünce. Aslında her ne kadar halkın içinde olsa da bu kişiler, üzerlerinde çok büyük bir sorumluluk vardır. Sadece hastalara karşı değil, aynı zamanda diğer sağlık alanındaki kişilere karşı da.. En büyük sınavları birçok kişinin Hekimler ile karıştırmasıdır. Oysa hekimler ile arasında dağlar kadar fark vardır. Lakin bu fark onları ayırmaz, aksine birlikte çalışmaları gerektiğini gösterir. Mesleki anlamda birbirleriyle birlikte ilerlemek zorundadırlar. Çünkü sağlıktır ve şakaya gelmez. Öyle ki yazacağım sözler bu durumu en güzel şekilde özetleyecek niteliktedir : “Hekimin hatasını Eczacı, Eczacının hatasını toprak örter.”
Satırlarımı, Hem bilgisi hem güler yüzüyle, ateşten tutun da nezleye; ilaç veren Eczacı sevilmez mi? sorusu ile siz değerli okuyucularımızı baş başa bırakarak bitiriyorum. Unutmayınız, onlar -yani Eczacılar- hep bizim için varlar ve hep olacaklar..
Enes Uygun