Portekiz Günlükleri Part I: PORTO

Portekiz Günlükleri Part I: PORTO

Part I: PORTO

Avrupa’nın en batısına, siestanın anavatanına, latin sıcaklığını doyasıya hissedeceğiniz bir ülkeye gidiyoruz: Portekiz! Ülkenin en kuzeyinden en güneyine uzanan bir seyahat listesi olacağı için Portekiz günlüklerini Porto, Lizbon ve Küçük kasabaları olarak ayırmaya karar verdim.

İlk olarak gezimizin de başlangıcı ve kişisel favorim olan Porto’dan başlayalım:

Seneler önce Erasmus yaparken portekize geldiğimde Lizbon’un kalabalığı, enerjisi, renkleri beni Porto’dan daha çok çekmişti. Ama son ziyaretimde anladım ki asıl güzel olan Porto’nun sakinliği, şarabı, Dom Luis Köprüsü manzarasıymış.

 

Ulaşım&Konaklama & Gezilecek Yerler:

Kuzey’den Güney’e bir rota düşündüğümüz için Lizbon’a insek bile Lizbon’u gezmeden direkt Porto’ya attık kendimizi. 5 kişilik bir ekip olarak araba kiralama ya da toplu taşıma kullanımını çok düşündük ve uzun değerlendirmeler sonucunda porto ve lizbonda araba kiralamanın mantıklı olmayacağına karar verdik. Park sorununu, dar, dik ve arnavut kaldırımlı yolları görünce doğru kararı verdiğimizi anladık. Zaten bu iki şehirde de Uber çok aktif ve fiyatları çok uygun.

Lizbon - Porto arasında da hem Comboios de Portugal isimli yerel tren ağı hem de Flixbus - Rede Expressos gibi otobüs firmaları mevcut. Biz Porto’ya giderken tren seçeneğini dönerken de otobüsü kullandık. Diğer avrupa şehirlerinden farklı olarak Portekiz’in tren ağının çok yavaş olduğunu anladık. Evet tren yolcuğuluğunun tadı ve manzarası bir başka ama zaman kısıtlamanız varsa şehirlerarası yolcuklarınızda otobüs kullanmanızı tavsiye ederim.

Porto’da gezilecek yerler listesi gibi bir araştırma yapmamız gerekmedi çünkü kaldığımız yer “Serenata Boutique Rooms”, bizlere mükemmel bir lokal harita hazırlamıştı, turistik atraksiyonlar için biz de bu haritayı kullandık: Konaklama için de buraya göz atabilirsiniz, lokasyon olarak merkezi, fiyat & performans bir yerdi.

https://www.google.com/maps/d/viewer?mid=1cBMlHxEdidgSlxjNt0Mj00VNLal5Q6m2&ll=41.135708452073494%2C-8.625752184909608&z=13 

 

Yeme & İçme:

Tabii ki bir gezide araştırmayı en sevdiğim kısım nerede ne yenir içilir olduğu için bu serinin yazılarında da en çok bu kısım yer kaplıyor olacak. 😊 Gitmeden önce yine çook uzun bir liste yapmıştım ve tabii ki bu listedekilerin hepsine gidemedim. Ama her  yazının sonunda gidemediğim ve aklımda kalan yerleri de ekleyeceğim, belki siz gidip benim merakımı giderebilirsiniz. 😊

 

Zenith - Brunch & Cocktails Bar:

 

 

Trenden iner inmez, bavullarımızla beraber kendimizi listedeki kahvaltı mekanlarımızdan biri olan Zenith’e attık. Sıra vardı evet ama çok beklemeden bize bir masa ayarladılar. Tam karşımızda asılı olan “You can’t buy happyness, but you can buy Mimosas” davetine kayıtsız kalamadık ve tüm yol yorgunluğunu alan nefis bir mimosa ile güne başladık.


 

 

 

 

 

Brunch menusu oldukça çeşitliydi. Biz bagel, pancake, taco ve toastlarını deneyebildik. Hepsi lezzetliydi ama favorimiz: Sweet patato toast oldu, tabaktaki sebzelerin uyumu çok iyiydi. İçerisindeki yumurta istediğiniz pişirme tarzına göre ayrı servis ediliyor. Yumurta yerine vegan seçenek olarak tofu ya da ıspanak da tercih edebiliyorsunuz.

Zenith’i o kadar çok sevdik ki kalacağımız yerin check-in saatine kadar burada vakit geçirip koktelylerini de denemek istedik. Porto’nun milli kokteyli Porto Tonico ile ilk burada tanıştım ve tüm porto gezim boyunca bana eşlik edecek olan içkimi bulmuş oldum. İçerik olarak aslında çok yalın: Beyaz Porto Şarabı + Tonic + Limon. Yaz günleri için hafif ve fresh bir tat. Burada önereceğim bir diğer kokteyl ise adından da anlaşılabileceği gibi Zenith’in kendi içeceği olan Zenith Port. İçerisinde Passion fruit ve mango gibi meyveler olduğu için biraz tatlı bulunabilir ama yine beyaz porto şarabı ile bu tat dengelenmişti bence. Kokteyl fiyatları genellikle 7 euro bandındaydı ve happy hour saatlerinde 1 alana 1 bedava olması ile oldukça uygun fiyata geldiler. 😊


 

Lizbon, Madrid ve Barcelona’da da şubeleri varmış Porto’ya kısmet olmazsa bu şehirleri de aklınızda tutabilirsiniz.😉

 

Casa Portuguesa do Pastel de Bacalhau & Empanadas Malvón:

Yokuşlar boyu yürürken yol üstü elinizde yürürken atıştırabileceğiniz iki farklı atıştırmalık mekanı. Bir tanesi portekizin geleneksel balık köftesi, bir diğeri ise latin çi börek diyebiliriz. Maalesef ikisi de benim damak tadıma hiç uymadı ama her yerde övgüyle yazıldığı için buraya kadar gelmişken tatmadan geçemezdim.

Casa Portuguesa do Pastel de Bacalhau:

Orjinali; Morino Balığı, patates, yumurta ve zeytinyağından oluşan Codfish Cake’e, Casa Portuguesa -Portekiz’in geleneksel bir peyniri- ile birleştirip Portugal Experience olarak sloganlaştırdıkları yeni bir tat ortaya çıkarmışlar. Vallaha peynirsiz hali olan orjinalini yemedim o yüzden bunun tadını bu kadar ağırlaştıran peynir mi yoksa Codfish’in kendisi mi bilmiyorum ama biz birer tane bölüşmek için almıştık onu bile bitiremedik. Değişik peynirleri severim diyorsanız buraya bir şans verin derim, kokuya karşı hassiyetim var derseniz orjinal peynirsiz hali de varmış burada onu deneyebilirsiniz çünkü her türlü deniz ürünü yiyen biri olarak sorunun peynirde olduğunu düşünüyorum. Fiyat olarak da tanesi 5 euroydu.

 

 

Empanadas Malvón:

Empanadas ne alaka Portekiz’de diyebilirsiniz, evet Portekiz’in geleneksel bir yemeği değil ama farklı lokasyonlarda karşımıza çıkınca, daha önce tatmadığımız için denemeye karar verdik. Maalesef burası da hüsran oldu bizim için. İspanya’da da bir çok şubesi olan zincir bir yermiş aslında Empanadas Malvon. Bir karbonhidrat aşığı olarak börek çeşitlerinin hepsini severim aslında ama buradaki empanadasların hamuru çiğ kalmış gibiydi. Bir sürü çeşit iç harçlı olanı var, görüntü itibariyle çok güzel gözüküyorlar o yüzden önünden geçerseniz siz de bir tane deneyebilirsiniz. Belki de sorun bizim seçtiğimizdeydi çünkü bu kadar güzel gözüken bir yemeğin tadının daha güzel olmasını bekliyordum. Çeşitlerine göre fiyatları 2.5-4.5 euro bandında değişiyordu.

 

 

 

A Bolina:

 

Burayı nereden nasıl keşfettik gerçekten hatırlamıyorum ama Porto’daki en güzel manzaralı, kalabalıktan uzak, huzur ve keyif dolu akşamımızı burada geçirdik. Kalabalık restaurantların olduğu köprü manzaralı Cais da Ribeira ilerisindeki ıssız ve sessiz caddede; burada olduğuna emin miyiz ya diye söylenirken loş ışıklarıyla bizi karşıladı. 21:30 gibi biraz geç bir saatte, rezervasyonsuz gitmemize rağmen bize aşağıdaki manzara karşısına hemen yeni bir masa ayarladılar, ki böyle sonradan ek masa getirme gibi işletme atiklikleri Portekiz’de çok çok nadir bulunuyor, sırf bu ilgi bile bizi kazanmaya yetti.

 

Portekiz Tapa restaurantı aslında. Oturduktan sonra restaurantın sahibi/şefi gelip menüdeki her şeyi tek tek detaylı bir şekilde açıkladı. Çok fazla çeşitliliği olmayan, daha çok aperatiflerin ağırlıklı olduğu bir menüydü. Biz de çok aç olmadığımız için Port Şarabına eşlik edecek ahtapot salatası, tavuk taşlık (şefin özel tavsiyesiydi) ve iki çeşit bruschetta söyledik.

 

 

Ahtapot salatası çok taze ve lezzetliydi, bruschettalar da genel olarak güzeldi. Sadece taşlık bizi hayal kırıklığına uğrattı. Daha önce Türkiye’de de hiç taşlık yemedim o yüzden karşılaştırma yapamayacağım ama burada daha çok et güveç gibi yapmışlardı. Ama farklı yerlerde yemiş olan arkadaşlarımdan aldığım tepkiye bakınca buradakinin çok da damak tadımıza göre olmadığına emin oldum. Demek ki her zaman şefin spesiyali güzel olacak diye bir kural yokmuş, bunu öğrenmiş olduk. Zaten deniz ürünü ile meşhur Porto’da taşlık yeme fikri baştan bir saçmaymış yazarken farkediyorum 😊

 

O Diplomata:

 

 

Pancakeleri ile ünlü bir brunch café. Waffle seçermiş gibi pancake tabağını kendin oluşturabiliyorsun: içeriğini, neler eklemek istediğini seçebildiğin geniş bir listesi var. Pancake dışında da salata,bagel,bowl gibi seçenekleri mevcut. Bir de 5 farklı brunch menusü yapmışlar içinde 2 pancake, bacon/egg ve sıcak/soğuk iki farklı içeceğin olduğu. Biz bu menüleri tercih ettik. Menülerin içerisindeki pancake içeriklerini de yine kendiniz menüden seçiyorsunuz. İki kişi için menüler hem mantıklı hem de doyurucu oluyor. Menü fiyatları 8-15 euro arasında değişiyordu içerik farklılıklarına göre. Pancakleri lezzetliydi, bir sabah hızlı bir kahvaltı için tercih edebilirsiniz. Eksi yön olarak: mekan küçük, 6 masa vardı. Bu yüzden sıra bekleyebilirsiniz ve servis de biraz yavaştı.

 

 

Casa Guedes Tradicional:

Porto’nun geleneksel restaurantlarından en meşhuru. Geleneksel lezzetlerden Bifana ve Francesinha ile ünlü. Bizim gittiğimiz en eski şubesinde sadece Bifana vardı. Gerçekten de Bira-Bifana ikilisini yapmak istiyorsanız kesinlikle buraya uğramanız lazım. Mekan çok salaş ve eski bu yüzden daha da çok sevdik. Bifana nedir derseniz: içi yumuşak dışı kıtır bir ekmeğin içinde, saatlerce bir sosun içinde haşlanmış domuz biftek içeren geleneksel portekiz sandvici. Sadece domuz eti içerdiği için ağır bir tadı olur önyargısıyla denedim ama yanılmışım. Yanında patates kızartması ve Super Bock birası ile çok keyifli bir öğün geçirebilirsiniz.

 

Café Candelabro:

Hem gündüz hem akşam kalabalık olan, cozy bir pub. Genellikle lokallerin uğrak yeri olan, arka plan müzikleri ve açık alanı çok keyifli bir yerdi. En iyi port tonic de kesinlikle buradaydı.  

 

Café Santiago

Porto'nun en meşhur Francesinha mekanı. Gittiğimizde kapalıydı maalesef o yüzden deneyemedik.

 

EK TAVSIYELER:

Porto'yu çok sevdiğimi yazının başında belirtmiştim o yüzden yazı da biraz uzun oldu ama aşağıdaki iki tavsiyeyi de vermeden Porto yazısını bitiremezdim:

 

Piscina das Marés: 

Biz Portekiz'e aynı zamanda deniz tatili de olabilir diye gitmiştik ama maalesef Portekiz denizi yüzmek için ideal bir deniz değil. Aşırı dalgalı ve buz gibi! Bizim Asos, Bozcaada denizi gibi soğuk değil ama gerçekten tüm bedeninizi uyuşturacak derecede bir soğukluktan bahsediyorum. Denize girmek için daha çok Portekiz'in güneyi tercih ediliyor ki serinin gelecek kısımlarında bu yerlerden de bahsedeceğim. Ama Porto'da da deniz sefası yapmak istiyorsanız deniz suyuyla doldurulmuş okyanusun hemen yanındaki bu havuzu tercih edebilirsiniz. Biz bir öğleden sonramızı burada geçirdik ve temmuz sıcaklarında böyle küçük bir kaçamak çok keyifli oldu. Haftasonu biraz kalabalık olabilir, zamanınız varsa haftaiçi tercih edebilirsiniz. Şezlong ve yeme&içme imkanı da vardı ve giriş sadece 5 euroydu.

 

Jardim do Morro- Günbatımı:

Gün batımı için de Gaia tarafındaki mahzenlerden şarabınızı alıp yine bu tarafta bulunan Jardim do Morro parkına gidebilirsiniz.

 

Portekiz'den ve Porto'dan şimdilik bu kadar, serinin Lizbon ayağında görüşmek üzere!

 

Selinay Öztan

Bloga dön