Hüzün Üçgeni

Hüzün Üçgeni

 

Belki dönünce benim yardımcım olursun diyor Yaya… Kamera Abigail’e çevirilince vicdanı ile elindeki tüm zenginliğini kaybetme arasında kalan gözü kara bir savaşçı görüyoruz. 

Ruben Östlund‘in Türkçe’ye Hüzün Üçgeni olarak çevrilen filmi Triangle of Sadness, yönetmenin şu ana kadarki filmleri arasında tüm hünerlerini sergilediği, izleyiciyi sinematografiğe doyuran müthiş bir yapım.

Film üç bölümden oluşuyor.

İlk bölüm, ilişkileri romantizmden çok çıkara dayanan ikisi de model bir çift olan Yaya ve Carl‘in gittikleri bir restorandaki diyalogları üzerinden kadın erkek cinsiyet rollerini irdeleyerek başlıyor.

İkinci bölümde, bu çiftin kazandıkları bir sponsorluk sayesinde ultra lüks bir gemi seyahatine katıldıklarını öğreniyoruz. Gemideki karakterleri tanıtarak başlayan adrenalinin en yüksek olduğu ikinci bölümde gelişen olaylar bizi tüm dengelerin değişeceği üçüncü bölüme hazırlıyor.

Üçüncü bölümde, sınıfsal hiyerarşinin alt üst olduğu olaylar serisiyle karşılaşıyoruz. Bölümler arası akışta yer yer karakterize edilmiş müthiş oyunculuklar ile 2 saat 20 dakika olan filmi asla sıkılmadan izliyoruz. Baştan sona ırkçılığı ve sınıf ayrımını çeşitli örneklerle gözümüze sokan film, dozunda ayarlanmış mizah uslubuyla hayli keyifli bir düşünsel ve görsel şölen yaşamamızı sağlıyor.

Östlund bir röportajında kendisine yöneltilen ¨Oyuncu seçimini nasıl yaptınız?¨ sorusuna, ¨Tüm dünyayı dolaşıp bu kadroyu buldum.¨ diyerek cevap veriyor. İzleyici olarak biz de bu derin araştırmanın nasıl harika oyunculuklar çıkardığına filmin ilk sahnesi itibari ile tanık oluyoruz. Filmdeki hemen herkes bir karakter, ancak özellikle Rus kapitalist Dimitr karakterini canlandıran Zlatko Burić‘in oyunculuğu bence en iyi performanstı. Vera karakteri ile Dimitr’in  karısını canlandıran Sunnyi Melles’in hayli başarılı fiziksel oyunculuğunun da ayrica çizmek gerekiyor.

Hicivsel anlatım dili açısından, The Menu ve The White Lotus ile karşılaştırılan filmin, hem oyunculuk hem de sinematografi açısından bence bu ikisinden açık ara önde olduğunu söylemek gerekiyor.

 

 Serap Kavık

Bloga dön